taşınmazın tapu kaydına Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından arkeolojik sit alanı şerhi konulması ve ayrıca deniz kıyı kenar çizgisi içerisinde kalması halinde, açılacak tazminat davasının türü dava kamulaştırmasız el koyma değildir.

06/03/2018

taşınmazın tapu kaydına Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından arkeolojik sit alanı şerhi konulması ve ayrıca deniz kıyı kenar çizgisi içerisinde kalması halinde, açılacak tazminat davasının türü dava kamulaştırmasız el koyma olmayıp 4721 Sayılı TMK'nun 1007. maddesindeki Devletin
tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanan kusursuz sorumluluğu bulunduğu kabul edilerek tazminata hükmedilir . ayrıca bu davalar nisbi harca tabidir.


T.C.
YARGITAY
20. HUKUK DAİRESİ
E. 2016/11633
K. 2017/5004
T. 6.6.2017


Taraflar arasındaki tazminat davasının yargılaması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davalı ... vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 05/04/2016 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden davacı ... vekili Av. ... ile diğer taraftan ... vekili Av. ... geldiler, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Daha sonra dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü:


KARAR : Davacı vekili 10/05/2013 havale tarihli dava dilekçesinde, davacının ... köyü ... parselde bulunan 19.400 m² yüzölçümündeki taşınmazı 03.06.1975 tarihinde satın alarak iktisap ettiğini bununla birlikte taşınmazın Kültür Bakanlığı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından arkeolojik sit alanı ilan edildiğini, sit alanı ilan edilmiş olması sebebiyle davacının taşınmaz üzerindeki tüm yapılaşma haklarının ortadan kaldırıldığını, taşınmazdaki mevcut ağaç ve bitkilerin bakımsız kaldığını, yeni yapılaşma izni ve var olan yapılarına bakım izni verilmediğini, traktör veya çapayla imar ve ihyasına izin verilmediğini, böylece taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkının yok edildiğini belirterek, fazlaya dair hakkı saklı kalmak kaydı ile şimdilik 10.000.-TL tutarındaki tazminatın tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 28/04/2014 tarihli dilekçesi ile dava değerini 30.000.-TL olarak ıslah etmiştir.
Davalı ..., taşınmaz üzerindeki şerh hangi kurum tarafından konulmuş ise davanın o kuruma karşı açılması gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.


Mahkemece; davanın kısmen kabulüne, ... köyü, 19400 m² yüzölçümlü, ... sayılı parselin tamamı üzerindeki arazi, müştemilat, süs bitkileri ve ağaç bedeli olarak belirlenen 6.244.485.-TL'nin davalı ...den alınarak davacıya ödenmesine, ıslah ile artırılan miktarın reddine, taşınmazın tapu kaydının iptali ile ... adına kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalı ... tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, TMK'nın 1007. maddesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
Dosya kapsamından, davaya konu taşınmazın tapu kaydına 29.01.2010 tarihinde 2. derece arkeolojik sit alanı şerhi konulduğu ve ayrıca Marmara Denizi kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere kıyılar, Anayasanın 43. maddesi uyarınca Devletin hüküm ve tasarrufunda olup, bu yerlerin özel mülkiyete konu olma imkanı yoktur.
Mahkemece, dava kamulaştırmasız el koyma olarak nitelendirilmişse de; kaynağını 4721 Sayılı TMK'nun 1007. maddesinden alan bu davada ...nin tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanan kusursuz sorumluluğu bulunduğu kabul edilerek tazminata mahkum edilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır.
Ancak; 4721 Sayılı TMK'nın 1007. maddesi uyarınca tazminat istemine dair davalar nisbi harca tabi davalardandır.


492 Sayılı Harçlar Kanununun 32. maddesinin birinci cümlesinde "Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz. Ancak ilgilisi tarafından ödenmeyen harçları diğer taraf öderse işleme devam olunmakla beraber bu para muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet kalmaksızın hükümde nazara alınır." hükmüne yer verilmiştir.
Harçlar Kanununda, harç alınması veya tamamlanması yanların istemine bırakılmamış; değinilen yönün mahkemece kendiliğinden (re'sen) gözetilmesi hükme bağlanmış ve yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağı vurgulanmıştır. Nitekim bu ilkeler, Hukuk Genel Kurulunun 12.10.2011 gün ve E: 2011/3-629, K: 2011/613 ile 23.10.2013 gün ve E: 2013/7-31, K: 2013/1481 , 24.12.2013 gün ve 2013/21- 445 E. - 2013/1625 K. sayılı ilâmlarında da benimsenmiştir.
Yargılama aşamasında taraflardan her biri, yapmış olduğu usûl işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir. Kural olarak ıslah işlemi harca tâbi bir işlem olup; ıslah edilen husus, değer artırımı ise nispi tarifeye göre hesaplanmalı, değilse maktu harç yatırılmalıdır. Davacı taraf, 492 Sayılı Kanun kapsamında kendisi harçtan muaf olmadığı gibi, işlemi de yargı harçlarından müstesna değildir. Davacının yargı harçlarını ödeme yükümü altında olduğu anlaşıldığına göre, ıslah edilen dava değeri üzerinden nispi tarifeye göre ıslah harcı ödenmedikçe eldeki davaya devam etme olanağı bulunmamaktadır. Davalı taraf harçtan muaf olsa dahi ıslah harcının alınması gerekir. Islah edilen miktar yönünden bakiye nispi karar ve ilâm harcı ödenmeksizin sonraki işlemlerin yapılmasına olanak bulunmamaktadır.
Somut olayda, davacı vekili dava dilekçesinde 10.000,00.-TL olarak açıkladığı tazminat talebini, 28/04/2014 tarihli dilekçeyle 30.000,00 TL'ye yükseltmiş ise de; ıslah tamamlama harcının nispi tarifeye göre hesaplanıp yatırılmadığı, maktu harç ödendiği anlaşılmaktadır. Mahkemece, her ne kadar "ıslah ile arttırılan miktarın reddine" şeklinde hüküm kurulmuş ise de; hükmolunan tazminat miktarı ilk dava değerinin üstünde olduğuna göre ıslah dikkate alınarak karar verilmiştir.
Bu itibarla mahkemece, yukarda belirtilen kanunî düzenleme gereğince, ıslah harcının nispi tarifeye göre tamamlanması için davacı tarafa süre verilip, harç tamamlandığı takdirde ıslah edilen değer üzerinden; aksi halde dava dilekçesinde gösterilen değer üzerinden karar verilmesi, 2942 Sayılı Kamulaştırma Kanununun 15. maddesinde belirtilen yönteme göre oluşturulacak üç kişilik uzman bilirkişi kurulu aracılığıyla usulünce hazırlanan raporlar dikkate alınarak hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde ve tek ziraat bilirkişi tarafından hazırlanan rapora göre hüküm kurulmuş olması doğru değildir.


SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, Yargıtaydaki duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre takdir edilen 1350,00.- TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekil ile temsil ettiren davalı ...ye verilmesine 06/06/2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

© 2017-2023 Okan Filis • Filis Hukuk Bürosu • 0(282) 262 44 48
Powered by Webnode
Create your website for free! This website was made with Webnode. Create your own for free today! Get started